Son günlerde ülkemizde deprem güvenliği konusundaki tartışmalar yeniden alevlenmiş durumda. Özellikle büyük şehirlerde inşa edilen yapıların deprem yönetmeliklerine uygun olup olmadığı, kamuoyunu oldukça tedirgin ediyor. Bu bağlamda, bir özel hastanenin deprem yönetmeliği açısından uygun olup olmadığı konusunda gündeme gelen iddialar ise şaibeleri beraberinde getirdi. “Perde betonları kestiler” şeklindeki iddialar, hem ilgili kurumların dikkatini çekti hem de hastanenin güvenliği konusunda halkın endişelerini artırdı.
Bazı kaynaklardan edinilen bilgilere göre, özel hastanenin yapımında kullanılan perde betonlarının, belirli bir seviyede kesildiği ve bu nedenle yapının deprem anında gerekli sağlamlığı sağlayamayacağı iddia ediliyor. Perde betonları, bir yapının deprem gibi doğal afetlere karşı dayanıklılığını artıran önemli yapı elemanlarıdır. Dolayısıyla, bu tür yapı elemanlarının kesilmesi, hastanenin deprem güvenliği standartlarını ciddi anlamda tehlikeye atabilir.
Uzmanlar, bu tür uygulamaların inşaat sektöründe kabul edilemez olduğunu vurguluyor. Deprem mühendisi Dr. Ahmet Yılmaz, konuya ilişkin olarak, “Perde betonları, bina ile birlikte hareket eder ve depremin etkilerini azaltır. Eğer bu yapı elemanları kesilirse, yapının dayanıklılığı ciddi anlamda azalır” açıklamasında bulundu. Yılmaz, ayrıca bu tür iddiaların ciddiyetle araştırılması ve ilgili kurumların denetim mekanizmalarının devreye sokulması gerektiğini belirtti.
Özel hastanenin yönetimi ise bu iddialara ilişkin resmi bir açıklama yapma gereği hissetmiş durumda. Yapılan açıklamada, “Hastanemizde gerekli tüm inşaat süreçleri, yasal düzenlemelere uygun olarak yapılmıştır. İddialar asılsız ve gerçek dışıdır” denildi. Ancak, bu açıklama pek çok vatandaşın ve deprem güvenliği uzmanlarının endişelerini gidermekte yetersiz kaldı.
Hastanenin güvenliği konusunda yaşanan belirsizlik, sadece hastane çalışanları ve hastalar için değil, aynı zamanda çevrede yaşayanlar için de ciddi bir tehlike yaratıyor. Uzmanlar, bu tür yapılarla ilgili daha şeffaf ve denetlenebilir bir süreç izlenmesi gerektiğini savunuyor. Eğer bir bina, deprem mühendisi tarafından uygun bulunmazsa, o binanın güvenliği sorgulanmalıdır.
Sonuç olarak, özel hastanelere yönelik bu tür iddiaların ciddiyetle araştırılması, hem sağlık hizmetinin güvenliği hem de halkın yönetime olan güveninin artması açısından oldukça önemlidir. Kamuoyunun bu konuda bilinçlenmesi ve gerekli önlemlerin alınması, olası felaketlerin önüne geçebilecek en etkili yol olacaktır. Gelecek günlerde, ilgili kurumların bu hususta atacağı adımlar ve sonuçlarının ne olacağı merakla bekleniyor.