Antikacılık, geçmişle bugünü buluşturan ve tarihî nitelikteki eserleri koruyup yaşatan bir sanat dalıdır. Bu sanatın ustalarından biri olan İbrahim Çelik, tam 44 yıldır antikacılık yaparak, asırlık gramofonların hikayelerini gelecek nesillere aktarıyor. Eserlerinin kalitesini, hikayesini ve tarihini koruyarak, antika düşkünlerine nadir parçalar sunan Çelik, bu alanda kendine özgü bir yol çizmiş durumda. 68 yaşındaki İbrahim Çelik, gramofonların sadece bir müzik aleti olmadığını, aynı zamanda bir dönem kültürünü temsil ettiğini belirtiyor.
İbrahim Çelik’in antikacılık yolculuğu, genç yaşlarda bir bobi dükkanının vitrininde gördüğü gramofonla başladı. Kalitesi ve estetiğiyle göz kamaştıran bu müzik aleti, Çelik’in hayatına yön verdi. Zamanla bu alanda uzmanlaşan Çelik, sahip olduğu gramofon koleksiyonuyla hem kendi hayallerini gerçekleştirdi hem de diğer antika severlere ilham kaynağı oldu. “Her gramofon, bir hikaye anlatır. Onlara bakım yaparken, o hikayeyi yeniden yaşamış gibi hissediyorum,” diyor Çelik. Gramofonların tarihini öğrenmek ve bu eserleri onarıp, yeni nesile aktarmak Çelik için bir tutku haline gelmiş durumda.
Antikacılık, zamana karşı bir duruş sergileyen eserlere dair derin bir anlayış gerektirir. Çelik, gramofonların geçmişteki rolünü vurgulayarak, bu eserlerin sadece müzik dinlemek için değil, aynı zamanda sosyal bir bağ oluşturma işlevine sahip olduğunu ifade ediyor. “Gramofonlar, ailelerin bir araya gelip güzel anlar yaşadığı, dostlukların kurulduğu zaman dilimlerinin birer sembolüdür,” diyor Çelik. Asırlık parçaları restore ederken, onlara verdiği özen ve dikkat, geçmişteki müzik kültürünü yeniden canlandırma çabası olarak değerlendiriliyor. Her parçanın tarihi ve ruhu, onu daha kıymetli kılıyor.
Çelik’in antika dükkanında, yılardır biriken ve bakım isteyen birçok gramofon var. Her biri farklı dönemlere ve farklı hikayelere sahip. Onları restore ederken gösterdiği özen, sadece bir iş değil, aynı zamanda bir sanat. “Yaptığım iş hayatımın en değerli parçası. Sadece bir gramofon değil, onun geçmişi, sesi, anıları var. Onları yaşatmak, benim için çok özel,” diyor Çelik. Bu bakış açısıyla, her gramofon birer mücevher gibi korunuyor. Bu da İbrahim Çelik’in antikacılığını diğerlerinden ayıran en önemli özelliklerden biri.
İbrahim Çelik, yalnızca gramofonlar değil, benzer biçimde diğer antikaların da korunması ve yaşatılmasına yönelik geniş bir vizyona sahip. Onun dükkanında eski fotoğraflar, antika masa lambaları, klasik kitaplar, eski radyolar ve daha pek çok eser göze çarpıyor. Bu eserler, İbrahim Çelik’in gözbebeği olan gramofonlar kadar önem taşıyor. “Her antika, kendine özgü bir geçmişe ve hikayeye sahiptir. Bunları korumak, sadece bir iş değil, aynı zamanda tarih yazmaktır,” diyerek her bir parçanın kıymetini vurguluyor.
Yıllardır kurduğu bağlantılar sayesinde, antika meraklılarının ilgi odağı olan İbrahim Çelik, sadece koleksiyonerler değil, sanatçılar ve müzisyenler için de bir hazine kaynağı. Özellikle gramofonlarının eşsiz ses kalitesi, birçok sanatçının dikkatini çekiyor. “İlk yapım gramofonlardan birine sahip olan bir müzisyen, kaydettiği müziğin tarihî bir deneyim sunmasını istemişti. O an, işimi yaparken aldığım keyfin tarifi yok,” diyor İbrahim Çelik.
Antikacılık meraklıları ve sanatseverler için bir buluşma noktası haline gelen İbrahim Çelik’in dükkanında, sadece alışveriş yapmak değil, aynı zamanda antikaların geçmişi hakkında bilgi edinmek de mümkün. Çelik, müzik tarihi üzerine verdiği bilgilerle, her gramofonun arkasındaki gizemi açığa çıkarıyor. Bu nedenle, dükkanı sadece bir alışveriş noktası değil, aynı zamanda bilgi alışverişi yapılan bir merkez olma özelliği taşıyor.
Sonuç olarak, İbrahim Çelik’in asırlık gramofonlara olan bağı, sadece bir antikacının ötesinde, geçmişin ruhuna sahip bir kültür elçiliği olarak görülebilir. Geçmişten geleceğe uzanan bu yolculukta, her gramofon bir hikaye, her nota bir anı bırakıyor. Çelik, bu eserleri koruyarak, geçmişe değer katmayı sürdürüyor ve antikacılığın ustası olarak, gelecek nesillere büyük bir miras bırakıyor.