2024 yılı, Türkiye'de kadın cinayetlerinin durmak bilmeyen bir sorun haline geldiğinin çarpıcı bir göstergesi oldu. Son verilere göre, bu yıl içerisinde 394 kadın hayatını kaybetti. Çoğu zaman kadınları koruma yasalarının yetersizliği ve toplumsal cinsiyet eşitsizliği gibi faktörler, erkekler tarafından gerçekleştirilen bu cinayetlerin önüne geçemiyor. Burst haberiyle Türkiye’nin dört bir yanındaki kadınların sesini duyuruyoruz; çünkü her birinin ardında bir yaşam, bir aile ve bir hikâye var.
Kadına yönelik şiddet, sadece fiziksel bir eylem olmanın ötesinde psikolojik ve toplumsal bir problem olarak karşımıza çıkıyor. 394 kadın cinayeti, toplumda köklü değişiklikler yapılması gerektiğinin bir işareti. Kadınların sosyal hayatta daha fazla yer alması, eğitim seviyelerinin yükseltilmesi ve cinsiyet eşitliğinin sağlanması, bu tür olayların önüne geçmek için son derece önemli. Ancak yönetimsel bir sıkıntı, toplumsal algı ve geleneksel rollerin sürdürülmesi gibi sebeplerle sorun devam ediyor.
Özellikle aile içi şiddet, kadınların en büyük tehditlerinden biri. Hayatlarının her alanında erkek egemen bir anlayışla yaşamak zorunda kalan kadınlar, çoğu zaman bu durumu kabullenmek zorunda kalıyor. Türkiye'de yürürlükte olan 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi Yasası, kadınları korumak için önemli bir zemin oluşturmasına rağmen uygulama eksiklikleri nedeniyle yeterli bir koruma sunamıyor. Yasaların uygulanması, gerçek değişimin önünü açmada kritik bir öneme sahip.
Bu trajik durumun çözümü yalnızca yasalarla değil, aynı zamanda toplumsal farkındalık ile mümkün. Kadınlara yönelik şiddetin önlenmesi için, bireylerin, ailesinin, eğitim sisteminin ve medyanın üstlenmesi gereken önemli rol vardır. Medyanın bu konuda daha fazla sorumluluk alması, kadınların seslerini duyurması ve bu sorunların üstüne gitmesi gerekiyor. Eğitim kurumları, cinsiyet eşitliği konusunda bilinçlendirme çalışmaları yaparak genç bireyleri daha sağlıklı bir topluma kazandırmak için önemli bir rol oynamalı.
Unutulmamalıdır ki, her bir kadın cinayeti, sadece bir rakam değil, bir yaşamın sona ermesidir. Hayatlarını kaybeden her kadın, geride kalan ailesine ve topluma büyük bir yara bırakıyor. 394 kadının sonrasında, her birimizin sorumluluğu artıyor. Bu sorunun çözümü ancak fazla ses çıkartarak, toplumsal bir bilinç oluşturarak, mücadeleci bir duruş sergileyerek mümkün olacaktır. İstatistikler korkutucu olabilir, ancak bu durumu değiştirebilecek gücümüz var. Her kadın, her birey, hayatına sahip çıkmalıdır.
2024 yılı, kadın cinayetlerinin önlenmesi için yeniden diriliş yılı olmalı. Toplum olarak, her bir kadın için savaşmalıyız ki bir daha böyle trajediler yaşanmasın. Her bir ismin ardında bir hikâye var ve bu hikâyeleri korumak, yaşatmak bizim elimizde. Geçmişte olduğu gibi, sadece bu sorunla değil, tüm kadınların yaşam alanlarını genişletmek için de mücadele etmeliyiz.